Ne kadar çok şey yapmak istersen o kadar az şey yapabilirsin. Önemli olan adım adım gitmek haytta. Önce bir hedef koy, gerçekleştir; sonra yeni bir hedef. Sıkı sıkı sarıl hedefine. Elinden geleni yap. Bütün enerjinle, bütün arzunla, bütün hırsınla iste ve çalış. Ama yoookkk... Elli şey birden düşünüp, hangisine kanalize olacağını şaşrp, hedefleri birbirine karıştırıp, bu kadar hedefin altından kalkamayıp, isteksizleşip, sonra da ben neden hiç bir şey başaramıyorum yaaa demektir insan olmak.
Yaratıcı insanlara bayılıyorum. Bilgili insanlara da... En az bir konu hakkında enine boyuna herşeyiyle konuya hakim olan insanlar var ya, ilginççç... Yok ben tek bir şeye kanalize olamıyorum. Tek bir şey düşünemiyorum. O yüzden de iş konusunda başarısızım. Allah tan öyle gözüm yükseklerde, hırslı biri değilim. Bunca başarısızlıktan sonra ölürdüm herhalde. Ya da sorun bu... Gözüm yükseklerde, hırslı biri olsam belki de başarılı olurum hayatta. Gözüm yükseklerde olmasa da mutlu değilim. Hep eksik bir şeyler ya. Bir şeyleri doyurucu şekilde yapamıyorum. Kariyer falan hırsı değil bu. Kaç senedir bu işin içindeyim. Neden hala işim konusunda tatminsizim ben ya. Olduğum konumda iyi olsamda benim olmam gereken konum bu değil kesinlikle. Acaba olmam gerektiğine inandığım konum için çaba harcıyor muyum? Hiç sanmıyorum.
İş konusunda kim tatmin olmuş ki ben olayım.
____o_____
Yolda yürürken de ilginç şeyler olmaz ya insanın hayatında. Gerçi yolda da yürüdüğüm yok, araba kullanmaktan ya... Gerçekten bu ara hayat olması gerektiğinden daha tek düze ve sıkıcı. Bir sürü insanhep aynı şey için yaşıyor. Her gün aynı şeyi yapıyor. Bir kısım insanda hep aynı şeyleri yapanları kınayarak farklı olma derdinde değişik işlerle, faaliyetlerle meşgul. Peki sonuç ne? Herkes yaşlanıyor. Bu doğru. Peki yaşlanmaktan yaşlanmaya da fark yok mu? Mutlu, değişik aktiviteler içinde, anılar biriktirerek, yeni yerler görüp, yeni insanlar tanıyarak, kalabalık ve neşeli ortamlarda yaşlanmakla; hergün aynı şeyi yaparak, dayatılmış bir hayatı yaşayarak, çoğu zaman ifadesiz, ne mutlu ne mutsuz, anlamsızca yaşlanmak arasındaki tek fark yüzündeki kırışıklıkların yerçekimine göre farklı eksenler oluşturması mı?
Ne yazık ki insan hayatının sonsuza kadar içinde olacak insanları seçemiyor. Kendi seçimlerimle baş köşeye oturttuğumuz insanlar konusunda bari seçici davranalım dimi? Hayatına birini bir şeylerden kaçmak, birine sığınmak, değişiklik yaratmak için sokanların hatası sadece kendi hayatı için değil malesef. Tanıdığımız insanlara kesinlikle dikkat etmemiz gerekiyor. Hayat bahçemizde çıkan yabani otlar gibi çünkü o yanlış seçimler. Kökünden söktüğümüzü sansakta her defasında yeniden bir yerlerden fışkırıyorlar. Bahçemiz ne kadar temiz kalabilir bilmiyorum hep yanlış rüzgarlarla geliyor o yabani tohumlar. Güneşi eksik etmediğimiz sürece sanırım bahçemizde temiz kalacak. Güneşsiz bahçeleri yüzünden birilerinin hayatımıza giren tohumları da her gözümüze çarptıklarında sökeceğiz çaresiz. Tekrar kafalarını uzatacaklarını bilsek bile...
_____o_____
Sarılmanın tadını bilir mi herkes? O kadar sahiplenici, sıcacık bir şey ki... Dokungan, acı bir tarafı da var mutlu ettiği kadar. Yanındayım demenin asıl yolu sarılmak. Sözlerin anlam barındırmadığı bir devirde yaşarken , birinin yanında olduğunu en güzel anlatabileceğin yol.
İnsan sıkılır mı sevilmekten, sevildiği sürece tabi. Yüz yıl geçse de sıkılır mı? Bilmiyorum. Bana sıkılmaz gibi geliyor. Oysa herkes sıkılınacağını söylüyor. Herkes bir gün biteceğini söylüyor her yoğun hissettiğin duygunun. Kimseyi sonsuza kadar sevmenin, çekmenin, katlanmanın mümkün olmadığını söylüyorlar. Doğru mu?..
Herkes hayatı bir kalıba sokmaya çalışıyor. Sanki her hareketin, her sözün, hep bakışın tek bir karşılığı var gibi. Bir sürü yazılar, testler, anketler, kişisel gelişim saçmalıkları. İnsana göre değişmez mi bakışın, gülüşün, sözün anlamı. Herkes için aynı olabilir mi? ''Eğer size şöyle söylediyse şöyle demek istiyor'' '' eğer böyle bir yere götürmediyse böyle düşünüyor hakkınızda'' rezaletleri. Kime göre , neye göre yaaa? Ben ne diyorsam o kardeşim. Öyle söyleyip, böyle falan demek istemiyorum. Böyle yapıyorsam, sen de benim için bunu yap anlamına da gelmiyor. Ben içimden geleni yaparım, içimden geliyorsa severim, içimden gelmiyorsa silerim, söverim arkasından, sonra da yüzüne söylerim. Anlamı o an ne yapıyorsam odur. Beni kitaplarla katagorize edemezsiniz. Benim duygularımı yaptığım hareketlerin karşılığında kitaplardan bakıp tahlil edemezsiniz. Benim sözlüğüm yok. Sözlüğe gerek de yok. Gayet açık ve net. Sevgiyse sevgi, nefretse nefret.
_____o_____
Sana söyleyeceklerimin sadece binde birini söyledim
Söylemeye çekindiğimden değil, şımarırsın diye değil
Anlatmak için yeterince gür bir sesim
yeterince kelime bilgim yok...
Büyük ihtimalle hiç de olmayacak
Sadece gözlerine bakarken küçük bir kıvılcım
farkedebilirsen hepsi bu
Onu da anlatamam zaten
Anlamanın tek yolu bana söylemek isteyipte söyleyemediklerindir
Tabi varsa
Yoksa da ne gür bir sese, ne de binlerce kelimeye yazık etmeye değmez...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder