O kadar uzaklaşmasaydı keşke diye düşündü kız. Hani ayrıldık tamam da, böyle kopmak niye? Yine de görüşebilirdik. Hayatında başkaları da olacak tabi!.. Onun iyi haberlerini almak benim için de iyi bir şey! İnsan sevdiğinin iyi olmasını istemez mi hiç?
İşte anlanamayan aptal aşık, saf kız görüntüsü diye düşündü içindeki kızgın kadın. Ölse acaba rahatlar mıyım? Yoksa cesedinin üstünde de tepinmem gerekiyor mu tekrar mutlu olmam için? Bir de mutluluğunu görmenin mutluluğu zırvalarını çekiyorum. Kırsam döksem camı çerçeveyi kendime zarar. Gidip kafasını yarsam bir baltayla -adam yerine koyarlar o soysuzu- hapse girsem yıllarıma zarar. Kendi kendine de geçecek gibi değil ki!.. Öfke nasıl da çaresizleştiriyor insanı. Çaresizleştikçe daha da çok öfkeleniyorum.
Ne saçmalıyorsunuz kuzum siz dedi umursamaz olanı. Bu dünyada ki tek insan değil ya. Hayatımdaki ne ilk, ne son insan o. Giden gider, kalan sağlar bizimdir. Bir süre başka şeylerle oyalanırım, daha çok çalışırım mesela. İhmal ettiğim arkadaşlarımla görüşürüm. Bol bol film izlerim, kitap okurum. Tabi başta biraz boşluk hissedeceğim ama insan nelere alışmıyor ki? Dünyanın sonu benim öldüğüm gün. O zamana kadar da öyle kimse için ölümüne yıkılacak değilim. Biraz dedikodu, biraz tatil, biraz fazla mesainin çözemeyeceği hiçbir sorun yoktur. Bugün var sadece. Geçmişte gelecekte önemsiz. Yolumuza devam edelim.
Hayatta kime güvenilir tam olarak. Hani mutluyduk, seviyorduk. İnsanlar ne kadar kolay yalan söylüyorlar. Kendi inanmadıkları sözleri nasıl bu kadar kolay sarfedebiliyorlar. Nasıl sırtlarını dönüp gidebiliyorlar. Şimdi nasıl başlayacağım tekrar? Nasıl birine duygularımı açacağım? Tekrar deneyecek gücü nereden bulacağım artık. Herkes benim gözümde potansiyel yalancı olmuşken, yalnız bir hayatı mı seçmeliyim acaba? Ne için çalışmalarımız, kim için? Dünya ne kadar mutsuz bir yer. İnsanlar ne kadar da egoist. Yaşamanın ne anlamı var böyle bir dünya da diyordu umutsuz kadın.
Aslında kime kızıyorum? Kim izin verdi kırılmama, yapayalnız bırakılmama? Ne zaman yalnız olmadığıma ikna oldum? Kim izin verdi yıllarımı çalmasına diyordu kendinden başka suçlu bulamayanı... Bu kadar değer verirken; hiç mi düşünmedin kendini değersizleştireceğini? Kimi suçlayabilirsin şimdi? Herkes senin gibi salak mı, ağzından çıkan söz senet mi milletin senin gibi? Hiç dövünme şimdi. Bundan sonra aklını başına topla, kır dizini otur aşağı...
Ve her yıkılış yeni bir başlangıç fırsatı değil miydi? Yeniden düzene koymak duygularını, tekrar hayata sarılmak. Hatalarından büyüdüğünü, daha da olgunlaştığını anlayarak, daha bir risklere açık. Hiçbir şeyin garantisinin olmadığı nı bir kez daha anladığın için daha korkusuz. Kaybederken aslında kaybedenin sadece sen olmadığını bilerek. Güzel anılarla güçlü, kötü her şeyi silerek. Hayatın bir fotoğraf albümü olduğunu düşünerek. Her fotoğrafta farklı bir pozla yaşayarak. Mutlu olmaktan asla vazgeçmeden -ki gülümserken hatırlanarak öldüğünde de-...
Aslolan sensin. Sen yokken neyin önemi olabilir ki senin için?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder