1 Şubat 2012 Çarşamba

MUTLULUK PAYLAŞINCA GÜZEL

     Bazen iki kişilik oluyor dünya. İstediğimiz gibi yaşayacağımız çok az zamanımız var zaten. Butün hafta çalışıyoruz. Sabah işe, akşam çoğu zaman eve. Bir haftasonu var. O da tamamen senin değil zaten. Cumartesi öğlene kadar çalışıyorsun, bazıları akşama kadar... Adam gibi bir gün kalıyor geriye. Eğer o bir günde de sadece bir kişiyle görüşüyorsan ihmal ediyorsun arkadaşlarını demektir. Yaptığın doğru mu? Değil... Yanlış mı? O hiç değil. Zaman neden bu kadar kısıtlı. Kısacık değil aslında ömür ama sevdiklerine doymak için işte tam da bu yüzden kısa. Peki çözüm ne? İşi gücü bırakamayacağına göre... Pek de bir çözüm yok malesef. Böyle gidecek. Doyamadan gideceğiz sevdiklerimize. Belki de bu yüzden iki kişilik  oluyor dünya. Bir sen, bir de sevgili. Çok zamanlar da değmeyen sevgililere feda edilmiştir o değerli zamanlar ya, o da ayrı...

     Gerçek bir arkadaş -ki biz ona zaten artık dost diyoruz- yannda oluyor bir şekilde iyi günde, kötü günde. Bazen mesafeler yakın olmasa da, sınırlansa da zamanlar; bir telefon kadar da yakın oluyor aynı zamanda. Gerçek dostlar kızmıyor, kırılmıyor sana. Senin mutluluğundan da zevk alıyor. Sadece sitem ediyor haklı olarak. Zaten ondan daha fazla sitem etme hakkı kimin var ki?.. İnsan kötü günde anlar dostun, arkadaşın kıymetini derler ya... En mutlu gününde de anlıyorsun. Hem belki biraz daha fazla anlıyorsun. Acıya destek tabi ki eşsiz bir şey ama acıyı azaltmıyor. Zamana ihtiyacın oluyor mutlaka. Oysa mutluluk paylaştıkça artıyor, kocaman oluyor.

     28/01/2012 benim mutlu günüm. Hep sevdiğim insanlar oldu yanımda. Bazıları olamadı belki ama onların da kalpleri benimleydi. Beni bilen, dinleyen, derdimi sıkıntımı paylaştığım, uzun yıllardır benden vazgeçmeyen, benim de ondan vazgeçmeyeceğim, en yakın iki dostumdan biri olan insan da beni bu mutlu günümde yalnız bırakmadı. Bırakamazdı da zaten. Ben de onu yalnız bırakmazdım çünkü. Bırakmayacağım da.

     Daha mutlu olunur mu acaba?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder