Benim Çorlulu Ali Paşa Medresesiyle tanışmam can dostumun sayesindedir. Gerçi medrese kısmıyla ilgili bir tanışıklığımız yok. Biz medresenin içindeki çay bahçesiyle ilgileniyoruz. Nargile keyfinin yapılacağı nadide mekanlardan biri bence. Çünkü ben çok yerde nargile içtim ama oradaki kadar hiç bir yerde keyif almadım. Orda vaktin nasıl geçtiğini anlamıyor insan. Saatlerce oturmak sıkmıyor. Özellikle pazar günleri aşırı kalabalık olmasına rağmen, kalabalık yormuyor. Sanki bilinçli bir topluluğun yeri. Kimse kimseden rahatsızlık duymuyor. Kimsenin sohbeti kimseyi rahatsız etmiyor. Arkadaş grupları da geliyor, yaşlı amcalar, dedeler de, sevgililer de, turistler de, tek başına insanlar da... Enteresan bir bütünlük var sanki. Yoğun, değişik nargile kokularının büyüsü belki de. Büyülüyor insanı. Başka bir yere gitmek aklına bile gelmiyor. Tabi Türk kahvesini de ordan daha iyi yapan bir yer yok. Mutlaka içilmeli.
En son can dostumla gitmemizin üzerinden uzun yıllar geçmişti. Pazar günü Eminönü ne gitmeye karar vermiştik aşkımla. Metroyla giderken bahsettim canımın içine. İnelim dedi hemen, atladık metrodan. Tabi bu atlayış aksiyon filmi tadında bir atlayış olmadı. Durakta metro durup, kapılarını açınca indik anlamında bir atlayış oldu. Biraz dolaşıp, bir şeyler yeyip gittik Çorlulu Ali Paşa Medresesine. Uzun uzun oturduk. Sohbet ettik. Çay, elma çayı, tabi ki Türk kahvesi içtik nargile eşliğinde. Çok güzel bir gün geçirdik. Şunu anladım ki: huzur belli başlı yerlerde var. Saçma sapan trafikle boğuşmalar, alış-veriş merkezlerinde aşağı yukarı dolaşmalar hep boş. İstanbul da yaşamanın keyifli yanları böyle mekanlarda. Bir Emirgan, bir Beyazıt, bir Eminönü, bir Beşiktaş.... Çok güzel yerler var ve biz saçma sapan zaman öldürüyoruz. Bu pazar gününün tadı damağımda kaldı. Bana da ders oldu.
Şanslı insanım ben ya. Çünkü aynı şeylerden keyif alıyoruz biz aşkımla. Daha çok güzel yerlerde çok güzel anılar biriktireceğiz.
31 Ekim 2011 Pazartesi
29 Ekim 2011 Cumartesi
SALYANGOZ HİKAYESİ
Ben bir salyangoz olsam... Evim tek kişilik. Gezsem yeşilliklerde, yağmur altında... Kabuğuma çarpsa yağmur damlaları şıpır şıpır... Benim evime. İzimi bıraksam kaldırım taşlarında. Kimsenin farketmediği... Salyangozları da farketmezler zaten. Farkedilmeden yaşamak da farketmez zaten salyangoz olunca. Başka bir salyangozla karşılaşsam. Hoşuma gitse kendimden biriyle karşılaşmak. Salyangozların hayatları tek kişiliktir ama. Aşkımız farklı yönlere giden iki salyangozun izlerinin birleştiği yerde yaşasa.
26 Ekim 2011 Çarşamba
BUGÜN
Ne çok şey yaşadık yaklaşık bir yılda. Hayat ne çok şeyle sınadı bizi. Hiç bir şeyin ilk olmadığını da öğretti, hiç bir şeyin son olmadığını da. Bazı şeyler üzdü yine. Mutlu etti bir çok şey. Kopma noktalarını tamir edebildik en azından. Hasar bırakmadı. Yeni ve umutlu başladık hayata. bugün bir huzur var. Hiç bir zaman tam olmayacak olsa da var. Çünkü huzur hiç bir zaman tam anlamıyla tatmin edecek yoğunlukta olmaz. Tatmin derecelerimizi ona göre ayarlarsak tatmin edici olur.
Kaybedilmemesi gerekenlerin kıymetini bilmek... Kendi kıymetini bildirmek... Hayatta geçici çok şey var. Kalıcıların peşinden gitmek. Hüzünlü bir bağlılık, hüzünlü bir aşk_ki gerçek olan bütün aşklar hüzünlüdür; çünkü kaybetme korkusunu barındırır içinde_. Yarına ait planlar yapmak ama bugünün varlığını bilerek. Planların esiri olmadan, planların olurluğuyla bugünü paralamadan.
Bir planım var. Yaşamak, olmak istediklerimin yanında olarak. Sonuna kadar tadını çıkararak. Bitene kadar. Bitmemesi için daha bir aşkla sarılarak. Bitecekse de acıtmadan, fazla yaralamadan ki yaşamın devamına engel olmasın. Hayat vazgeçilecek gibi değil. Bir süreç hayat. Başı, sonu olan. Bunun bilincinde olursak aslında her şey güzel olur. Garantisiz bir hayatta garantilemek mutluluğu zor. Tek taraflı değil çünkü mutluluk. Tek taraflı olmayan her şeyde risk vardır. Riskleri göze almak. Risklerini göze almaya değeceklerle.
Kaybedilmemesi gerekenlerin kıymetini bilmek... Kendi kıymetini bildirmek... Hayatta geçici çok şey var. Kalıcıların peşinden gitmek. Hüzünlü bir bağlılık, hüzünlü bir aşk_ki gerçek olan bütün aşklar hüzünlüdür; çünkü kaybetme korkusunu barındırır içinde_. Yarına ait planlar yapmak ama bugünün varlığını bilerek. Planların esiri olmadan, planların olurluğuyla bugünü paralamadan.
Bir planım var. Yaşamak, olmak istediklerimin yanında olarak. Sonuna kadar tadını çıkararak. Bitene kadar. Bitmemesi için daha bir aşkla sarılarak. Bitecekse de acıtmadan, fazla yaralamadan ki yaşamın devamına engel olmasın. Hayat vazgeçilecek gibi değil. Bir süreç hayat. Başı, sonu olan. Bunun bilincinde olursak aslında her şey güzel olur. Garantisiz bir hayatta garantilemek mutluluğu zor. Tek taraflı değil çünkü mutluluk. Tek taraflı olmayan her şeyde risk vardır. Riskleri göze almak. Risklerini göze almaya değeceklerle.
24 Ekim 2011 Pazartesi
Bir Gün
Benim canımı sıkmak neden bu kadar kolay ve bu kadar zor. Gerçekten canımın sıkılması gereken olaylara kayıtsız kalabiliyorken, abuk sabuk şeyler için ağlayabilme potansiyelim var.
Pazar günü bir filme gittik. Canım, bir tanem, kuzucum sevgilim ''Çok konuşuluyor bu film hakkında'' dedi. Gerçekten de konuşulacak kadar varmış ama bu kadar sinirlerimin bozulmasını sağlayan sadece bu filmmiydi? Yoksa ben çok mu birikmiştim de patladım anlayamadım.
Filmin adı Bir Gün (One Day). Romantik komedi tadında, Melekler Şehri kıvamında... Bir kadının başka kimseye kalbinde yer açamayacak kadar yıllarca birini sevmesi, sevdiği adamın da daldan dala konan, ün, şan peşinde, münasebetsiz, serserinin teki olması... Gerçi yazarken farkettim genel kadın tipi işte. Sonunda adam gerçek sevginin, vefanın, sadakatin, huzurun nerde olduğunu anlıyor ama... Yaaa ama işte. Ya aklıma geldikçe sinirlerim bozuluyor yine ya.. Akşam kardeşim anlat bakayım nasıl konusu deyince mecburen anlattım ama elim ayağım titriyor yani.
Aşkımın ben ağlarken ki sözü beni şimdi bile ağlatır ama... '' Ben seni ağlatmamak için .... yırtıyorum, bir film ne hale getirdi ya... Yok daha sana romantik, aşk filmi falan.'' :) Buz Devri nin vizyona girmesini bekliyoruz...
Pazar günü bir filme gittik. Canım, bir tanem, kuzucum sevgilim ''Çok konuşuluyor bu film hakkında'' dedi. Gerçekten de konuşulacak kadar varmış ama bu kadar sinirlerimin bozulmasını sağlayan sadece bu filmmiydi? Yoksa ben çok mu birikmiştim de patladım anlayamadım.
Filmin adı Bir Gün (One Day). Romantik komedi tadında, Melekler Şehri kıvamında... Bir kadının başka kimseye kalbinde yer açamayacak kadar yıllarca birini sevmesi, sevdiği adamın da daldan dala konan, ün, şan peşinde, münasebetsiz, serserinin teki olması... Gerçi yazarken farkettim genel kadın tipi işte. Sonunda adam gerçek sevginin, vefanın, sadakatin, huzurun nerde olduğunu anlıyor ama... Yaaa ama işte. Ya aklıma geldikçe sinirlerim bozuluyor yine ya.. Akşam kardeşim anlat bakayım nasıl konusu deyince mecburen anlattım ama elim ayağım titriyor yani.
Aşkımın ben ağlarken ki sözü beni şimdi bile ağlatır ama... '' Ben seni ağlatmamak için .... yırtıyorum, bir film ne hale getirdi ya... Yok daha sana romantik, aşk filmi falan.'' :) Buz Devri nin vizyona girmesini bekliyoruz...
17 Ekim 2011 Pazartesi
KIŞA BAŞLARKEN
Havalar ne kadar da geç ısınmıştı oysa bu yaz. Erkenden de soğudu. Bu küresel ısınma dengeleri alt üst etti. Ben mi yanlış hatırlıyorum bilmiyorum ama Kasım ayına kadar ben kışlıklarımı çıkarmazdım. Aslında Nisan da da yazlıklarımı çıkaracak kadar aceleciydim donmak pahasına_ki hep üşüdüm bu yüzden yaza girmeden bahar aylarında_. Yaz ı çağırma şeklim buydu ne yapayım. Şimdi yağmuru çamuru bir taraftan, kazak giyme saçmalığı diğer taraftan. Afrika da yaşasaydım daha mı mutlu olurdum. Grip olmayan bir bünyem olmasına rağmen hastalıklı bir ruh haline girmekten nefret ediyorum. Midem falan bir acayip, bir mutsuzluk, bir kış uykusu sendromu... Aslında mutlu ama eksik bir mutluluk. Güneşin eksikliğiyle bir mutluluk. Yarısı çürümüş muhteşem sulu, parlak bir armudu yemekle yememek arasında kalmanın enteresan sinir bozukluğu. Nasıl bir tanımlamaysa artık bu öyle hissediyorum işte.
Kış mevsimi kesinlikle iki kişilik rezervasyon gerektiren bir mevsim bence. Asla tek başına olmamalı insan. Tabi karşılıklı naz çekebilen, bunalımları aynı tarihlere rastlamayacak bir çiftin rezervasyonu olmalı. Yazın yalnızlık unutulabilir çoğu zaman. Kışın hatırlanır sürekli. Ben rezerve ettim bile bir kalbi. 49 yıllığına yılın 365 gününde aslında. Artık kış yaz benim için farketmez. Az düşün çok yaşa ilkesiyle birlikte, hapşırmadan...
Kış mevsimi kesinlikle iki kişilik rezervasyon gerektiren bir mevsim bence. Asla tek başına olmamalı insan. Tabi karşılıklı naz çekebilen, bunalımları aynı tarihlere rastlamayacak bir çiftin rezervasyonu olmalı. Yazın yalnızlık unutulabilir çoğu zaman. Kışın hatırlanır sürekli. Ben rezerve ettim bile bir kalbi. 49 yıllığına yılın 365 gününde aslında. Artık kış yaz benim için farketmez. Az düşün çok yaşa ilkesiyle birlikte, hapşırmadan...
14 Ekim 2011 Cuma
TEŞEKKÜRÜ BORÇ BİLİRİM
2011 benim yılım olacak diyerek başladım hayata_ki aslında berbat bir yıldan, berbat bir ilişkiden, berbat bir işten çıkmıştım-. Ne işim vardı, ne fikrim... Kırık bir kalbim vardı, ufak bir tazminat param, benzin koyarken düşündüğüm bir arabam. Çok inandım ama 2011 benim yılım olacaktı. Çünkü ben az beklentiyle, duygusuzca çalışacak, kendine yetecek, fazlasını istemeyecektim. Hayatımda kalan 2 arkadaş, 1 baba, 1 kardeşle devam edecektim. Başladığım işi bitirecektim. Bitirene kadar yeni bir hedef koyup kendimi sıkıntıya sokmayacaktım. Planımı günlerce üzülüp, düşünüp, koyup kaldırarak yaptım. O kadar çok kırılmıştım ve ayaklarım o kadar sağlam basmıyordu ki, ben bile şaşırdım birden güneşim açtığına, yeni kararlar aldığıma, yere inmeye karar verdiğime...
Hayat kararlılığımızı gördüğü zaman aslında istediklerimizin hepsini olmasa da bir kısmını vermek zorunda kalıyor. Hatta bazı sürprizlerde hazırlıyor bu kararlılığımızın ödülü olarak.
Önce bir işe girdim. Uzun aramalardan sonra, daha önceki maaşımın daha düşüğüne de olsa. sonra hayatıma anlam verecek biri girdi hiç beklemediğim halde, beklemediğim zamanda, beklemediğim kadar huzurlu ve mutlu biri. Hayat yeni umutlar açtı, yalnız değildi artık ruhum. İşlerim istediğim gibi gitmiyor belki biliyorum ama daha önemli bir şey var. Ben yalnız değilim artık. Bir şekilde toparlanır maddiyat. Ya manevi duygular, sevmek, sevilmek güdüsü... İşte önemli olan bu. Ben garanti bir hayatı bıraktım, bocaladım, mutsuz oldum, kırdılar beni boyun eğmedim. Kırılmak pahasına ne işi, ne aşkı kabul etmedim. Ödülümü aldım. Aşk muhteşem bir duygu. Gerçek ve iki kişinin aşkından bahsediyorum tabi ki... Geride kalan bir ömür teferruatmış. Anladım.
Beni bu kadar mutlu eden insana çok teşekkür ediyorum. Beni bunalımlara sokan insanlara da çok çok çok teşekkür ediyorum. Sizden uzaklaşmaya çalıştıkça onun çekim alanına girmemi sağladığınız için... Sağolun varolun.
Hayat kararlılığımızı gördüğü zaman aslında istediklerimizin hepsini olmasa da bir kısmını vermek zorunda kalıyor. Hatta bazı sürprizlerde hazırlıyor bu kararlılığımızın ödülü olarak.
Önce bir işe girdim. Uzun aramalardan sonra, daha önceki maaşımın daha düşüğüne de olsa. sonra hayatıma anlam verecek biri girdi hiç beklemediğim halde, beklemediğim zamanda, beklemediğim kadar huzurlu ve mutlu biri. Hayat yeni umutlar açtı, yalnız değildi artık ruhum. İşlerim istediğim gibi gitmiyor belki biliyorum ama daha önemli bir şey var. Ben yalnız değilim artık. Bir şekilde toparlanır maddiyat. Ya manevi duygular, sevmek, sevilmek güdüsü... İşte önemli olan bu. Ben garanti bir hayatı bıraktım, bocaladım, mutsuz oldum, kırdılar beni boyun eğmedim. Kırılmak pahasına ne işi, ne aşkı kabul etmedim. Ödülümü aldım. Aşk muhteşem bir duygu. Gerçek ve iki kişinin aşkından bahsediyorum tabi ki... Geride kalan bir ömür teferruatmış. Anladım.
Beni bu kadar mutlu eden insana çok teşekkür ediyorum. Beni bunalımlara sokan insanlara da çok çok çok teşekkür ediyorum. Sizden uzaklaşmaya çalıştıkça onun çekim alanına girmemi sağladığınız için... Sağolun varolun.
BATAN GEMİNİN MALLARI BUNLAR!..
Akşam eve gidiyorum, yorgun argın. Hayır çok çalışmaktan yorgun değilim. Batan bir şirkette çalıştığım için yorgunum. Korkularım var. Ya borçlarımı ödeyemezsem, kredimi, kredi kartımı ödeyemezsem. Telefonum kapanırsa. Elli kişi arıyor zaten ödeme almak için. Sonuç itibariyle kafam çok yorgun ve karışık. Ben arkamı dönemiyorum insanlara nedense. Kalleşlik gibi geliyor. Sonuçta çok büyük paralara çalışmıyorum da. Bu yüzden öyle birikmişim falan da yok. Haa olsa da neden çalışırken üç kuruş biriktirdiğimi harcayayım başkalarına. Yarın bakalım alabilecekmiyim? Alamayınca bana kim acısın acabaa!.. Yani sonuç itibariyle bu yorgunluktan bahsediyorum.
Odamıza giriyorum -kardeşimle ortak kullanıyoruz da o bakımdan-. ''Batan geminin malları bunlar'' diyorum kendimi göstererek. Kahkahalarla gülüyor bana. ''Deli '' diyor. Anlaşıyoruz. Burda ki mal ben oluyorum yani...
Odamıza giriyorum -kardeşimle ortak kullanıyoruz da o bakımdan-. ''Batan geminin malları bunlar'' diyorum kendimi göstererek. Kahkahalarla gülüyor bana. ''Deli '' diyor. Anlaşıyoruz. Burda ki mal ben oluyorum yani...
Kaydol:
Yorumlar (Atom)