17 Ekim 2011 Pazartesi

KIŞA BAŞLARKEN

     Havalar ne kadar da geç ısınmıştı oysa bu yaz. Erkenden de soğudu. Bu küresel ısınma dengeleri alt üst etti. Ben mi yanlış hatırlıyorum bilmiyorum ama Kasım ayına kadar ben kışlıklarımı çıkarmazdım. Aslında Nisan da da yazlıklarımı çıkaracak kadar aceleciydim donmak pahasına_ki hep üşüdüm bu yüzden yaza girmeden bahar aylarında_. Yaz ı çağırma şeklim buydu ne yapayım. Şimdi yağmuru çamuru bir taraftan, kazak giyme saçmalığı diğer taraftan. Afrika da yaşasaydım daha mı mutlu olurdum. Grip olmayan bir bünyem olmasına rağmen hastalıklı bir ruh haline girmekten nefret ediyorum. Midem falan bir acayip, bir mutsuzluk, bir kış uykusu sendromu... Aslında mutlu ama eksik bir mutluluk. Güneşin eksikliğiyle bir mutluluk. Yarısı çürümüş muhteşem sulu, parlak bir armudu yemekle yememek arasında kalmanın enteresan sinir bozukluğu. Nasıl bir tanımlamaysa artık bu öyle hissediyorum işte.

     Kış mevsimi kesinlikle iki kişilik rezervasyon gerektiren bir mevsim bence. Asla tek başına olmamalı insan. Tabi karşılıklı naz çekebilen, bunalımları aynı tarihlere rastlamayacak bir çiftin rezervasyonu olmalı. Yazın yalnızlık unutulabilir çoğu zaman. Kışın hatırlanır sürekli. Ben rezerve ettim bile bir kalbi. 49 yıllığına yılın 365 gününde aslında. Artık kış yaz benim için farketmez. Az düşün çok yaşa ilkesiyle birlikte, hapşırmadan...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder